Mekân, insanların kurguladığı en önemli olgulardan biridir. Mekânın
kurgulanması çok farklı faktörlere bağlıdır. Tarihsel yazım içinde, mekânın
kurgulanmasını başlatan ve geliştiren en bariz etmenler sosyal ve ekonomik
olanlardır. İnsanlar bu etmenlere bağlı olarak kendilerine uygun mekanlar
yaratmışlar ve bu mekanlara uygun yaşam pratikleri geliştirmişlerdir. Tarım
toplumundan endüstri toplumuna geçişte mekân söyleminin içine pek çok yeni
kavram dahil edilmiştir; mekânın sahiplenilmesi, kuşatıcılığı, dışlayıcılığı ve
büyüklüğü gibi.
Günümüz neoliberal ekonomi modeli kapsamında bu kavramlar farklı
formlara dönüşmüştür. Mekânın alınıp satılabilirliği, bir mekânın kimlere açılıp
açılmayacağı, şehirlerin gittikçe artan nüfus ihtiyacını karşılamak için toplu
konutların şehirlerin hangi bölgelerine yapılacağı, kısaca mekân üzerinden bir rant
ekonomisinin doğuşu neoliberal ekonomi modelinin olmazsa olmazlarındandır.
Sosyal eşitsizliği körükleyen bir mekân anlayışı bu modelin doğurduğu sorunlardan
biridir. Mekân sorunun temelinde hükümetler, politikalar ve yönetim biçimleri
vardır. Ancak tümünden etkilenen tek varlık insandır. Modern hayatın krizlerinin
tümünü kendinde toplayan insan mekân sorunundan da elbette ayrı düşünülemez.
İngiliz tiyatrosunun önemli isimlerinden David Greig, The Architect
oyununda, şehir içinde ve etrafında mekânın nasıl kurgulandığını gösterir. Bu
kurguya dahil olan öznelerin sosyal ve psikolojik krizlerini mekân bağlamında
gösterir. Mekânsal tasarımın kalitesinden, farklı sosyal geçmişlere sahip ailelerin
mekanlara dağıtılmasına kadar hassas konuları her bir karakteri konuşturarak
sorgulamamızı sağlar. Bu anlamda The Architect, edebiyat çalışmacılarına
sosyoloji temelli çok zengin bir içerik sunar. David Harvey’in mekân sosyolojisi
üzerine görüşleri ve Henri Lefebvre’nin günlük hayatımızın modern dünyada nasıl
şekillendiğine dair değerlendirmeleri bu tezin en büyük kaynakları olmuştur.
Ayrıca karakterlerin birbirleriyle ilişkilerini ve farklı mekanlardaki görünümlerini
yorumlarken Zygmunt Bauman’dan çok faydalandım.
Space is one of the most important phenomena that humans created. The
creation of space depends on different social and economic factors in
historiography. People, despite the social and economic status, created appropriate
spaces for themselves and their life practices. Due to the transition from an
agriculture society to industrial society; many new concepts are included in the
discourse of space such as the owning of space, the exclusion of the space, or the
size of the space's size.
Within the context of today’s neoliberal economy model, the concept of
space has evolved. It can be bought and sold; it is open or close to some people, in
which part of the city mass housing can be built, briefly the rise of rentier economy
are the indispensable elements of neoliberal economy. The perception of space
embittering social inequality is a result of this economic model. In the very core of
the problem of space are politics and governmentality. However, it is man who is
influenced by them. Man, collecting the crisis of modern life in himself, cannot be
thought separate from the problem of space.
David Greig, one of the most important representatives of the British
Theatre, depicts how space is produced in and around the city. He shows the social
and psychological crisis of the subjects who are involved in this production. He
makes the reader question delicate issues such as the quality and design of space
and the dispersion of families with different social backgrounds to the city. Thus,
The Architect offers diverse sociological content to the researchers of literature. The
thoughts of David Harvey on the sociology of space and Henri Lefebvre’s
evaluations about our lives in modern times are the primary sources of this thesis.
Furthermore, to interpret the interpersonal relations and their appearances in
different spaces, I benefited from Zygmunt Bauman and Anthony Giddens.