Küresel köy tanımlamasından sonra kitle iletişim araçlarının
yaygınlaşması ile dünyanın bir mahalle telaşına kadar indirgendiği günümüzde
sinema, kültürü üreten etkili bir sanat dalı halini almıştır. Sinema icadından birkaç
on yıl sonra dünya genelinde büyük bir endüstriye dönüşmüştür. Türkiye’de ise
sinema sanat olarak var oluşunu 1960 yıllardan sonra ortaya koymaya başlamıştır.
Gerçek anlamda sanatsal bir sinema dilinin oluşması ise 1990 yıllarından sonra,
Türk yönetmenlerin Avrupalı yönetmenlerle yaptıkları ikili çalışmalar neticesinde
oluşmaya başlamıştır. Bu araştırma Türk sinemasının dönüm noktasını oluşturan
12 Eylül sonrası filmleri özelinde Türk sinemasında kullanılan din adamı
karakterlerinin temsil şekillerini sosyolojik film çözümleme yöntemi
çerçevesinden değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
Cumhuriyet yönetimi ve dönemin aydınları yeni Türkiye’nin inşası
konusunda batı tipi modernliğin ülkeye kazandırılmasını amaçlamışlardır. Bu
doğrultuda modernizmin bireye ulaşması için her yol kullanılmaya başlanmıştır.
Sinema da bu durum sürecinde etkili bir biçimde kullanılmaya başlamıştır.
Aydınların batı tipi modernlik karşısında bir engel olarak görüp her fırsatta
dillendirdiği din ve geleneksel yaşam şekli bu dönemde yapılan filmlerde fazlaca
eleştirilmiştir. Din adamlarının olumsuz karakterler olarak temsil edildiği bu
filmlerle dinin ve geleneksel yaşam şeklinin halkın üzerindeki etkinliği
törpülenmeye çalışılmıştır.
Bu çalışma 1980 sonrası çekilen Türk filmlerindeki din adamı temsillerini
farklı yönetmenler çerçevesinden ele alarak, topluma yansıtılma biçimlerini
anlamaya çalışmaktadır.
After Mcluhan's definition of global village, with the expansion of mass
media, the world has been reduced to a neighborhood bustle and cinema has
become an effective art that produces culture. A few decades after the invention of
cinema, it has grown into a major industry worldwide. If the existence of cinema
as art in Turkey has begun to reveal after 1960. The creation of a truly artistic
cinematic language began to emerge after 1990s as a result of the dual works of
Turkish directors with European directors. This research aims to evaluate the
representations of the clergy characters used in Turkish cinema in the context of
sociological film analysis method especially in the post-September 12 films which
constitute the turning point of Turkish cinema.
İntellectuals of the period were aimed at gaining the Republican
administration and the country's western type of modernity in the construction of
the new Turkey. In this direction, every way has been used for modernism to
reach the individual. Cinema has also started to be used effectively in this process.
The religion and traditional way of life, which the intellectuals have expressed as
an obstacle against the western type of modernity, have been criticized in the
films made in this period. With these films in which the clergy are represented as
negative characters, the effectiveness of religion and traditional way of life on the
people is tried to be filed.
This study tries to understand the ways of reflecting the cleric
representations in Turkish films taken after 1980 in the frame of different
directors.,Mcluhan’ın,