İnsanoğlu, varoluşundan itibaren yaşadığı dünyayı anlamlandırmaya
çalışmıştır. İnsanı diğer canlılardan ayıran zihinsel yapısı, bu çabayı
açıklamaktadır. İnsanoğlu; nesneleri, imgeleri ve olguları kültürel birikimine bağlı
olarak algılamaktadır. Algıladıkları arasında ilişkilendirme yaparak zihinsel
gücüyle belli kavramları oluşturmaktadır. Dolayısıyla oluşturduğu kavramlarla ve
onları çağrıştıran göstergelerle belli anlamlara ulaşmaktadır. Göstergeler
toplumsal iletişimin bir parçasıdır.
İnsanoğlu zaman içinde düşünebilme ve yorumlayabilme yeteneğini,
sanata ve bilime yöneltmiştir. Toplumsal kültürün bir parçası niteliğinde olan
sinema, insanoğlunun anlam arayışına imkan sağlayan sanat dallarından biri
olmuştur. Sinemanın görsel ve işitsel özellikleri anlaşılabilirliğini artırmaktadır.
Yapısı gereği bir çok kod ve göstergeyi bünyesinde barındıran sinemada
yönetmen, filmin anlamını oluşturabilmek için belli kodlardan ve göstergelerden
yararlanmak durumundadır. Sinema göstergebilimi ise; işte bu kod ve
göstergelerin aslında neyi aktarmak istediğini çözümleyerek filmin
anlaşılabilirliğine katkıda bulunmaktadır.
Sinema sanatında anlatılmak istenen duygu ve düşünceler görüntü öğeleri
aracılığıyla izleyiciye aktarılmakta, mimari mekan da bu görsel öğelerin en
önemlisi olarak sinema dilinin oluşmasına katkı sağlamaktadır. Gelişen zamanla
disiplinlerarası yaklaşım aracılığıyla farklı disiplinler etkileşim haline girerek,
kendi alanlarına ait çözüm ve yöntemleri diğer alanlarda da kullanarak her iki
alana da katkı sağlar hale gelmiştir. Mimarlık ve sinema sanat dallarının da temel
öğelerinin mekan kavramı olması bakımından etkileşimleri kaçınılmaz olmuştur.
Mimarlık ve sinema, sinemanın varoluşuyla birlikte gelişen dünya ve kültürlere
paralel olarak, farklı bakış açıları ve ele alışlarla birbirlerinden etkilenmişlerdir.
Mimarlık sinemanın görsel gücünden, mekansal tasarım alternatiflerinden ve
gerçekliğinden yararlanırken; sinema, mimarlığı sinemasal anlama katkıda
bulunan bir araç olarak kullanmaktadır.
Bu çalışmada, mimarlık ve sinemada mekan kavramını genel olarak
incelemenin dışında, sinemadan bağımsız düşünülemeyecek bir tür olan kısa
filmler üzerinde çalışılmıştır. Bir öyküyü ya da olay kurgusunu kısa zamanda
izleyiciye aktarmak durumunda olan kısa filmler, bu durumlarından dolayı
kullandığı sürelere daha yoğun anlamlar yüklemek zorundadırlar. Dolayısıyla
filme ait her öğe daha fazla önem kazanmaktadır. Filmlerde en temel görsel öğe
olan mekan kavramı da bunların başında gelmektedir. Bu çalışmada, literatür
araştırması ile örnek olarak seçilen, Türkiye’de yapılan önemli festivallerde ödül
almış dört adet kısa metrajlı film.
Christian Metz’in göstergebilimsel çözümleme
yöntemi kullanılarak analize tabi tutulmuştur.,Mankind has tried to understand the world it has lived since its existence.
The mental structure that separates human beings from other creatures explains
this effort. Mankind comprehend objects, images and phenomenon with their
cultural accumulation. By associating between perceptions, they form certain
concepts with their mental power. Therefore, it reaches certain meanings with the
concepts it creates and the indicators that evoke them. Indicators are part of social
communication.
Mankind has directed the ability to think and interpret over time to art and
science. Cinema, which is a part of social culture, has become one of the branches
of art that enables mankind to seek meaning. The visual and auditory features of
cinema increase its intelligibility. In order to create the meaning of the film, the
director has to take advantage of certain codes and indicators. Cinema semiotics,
by analyzing what these codes and indicators actually want to convey, contributes
to the intelligibility of the film.
In the art of cinema, the feelings and thoughts that are wanted to be told
are transferred to the audience through the visual elements, and the architectural
space contributes to the formation of the language of cinema as the most
important of these visual elements. In developing time, it has become interplay
between different disciplines through interdisciplinary approach, and it has
become a contribution to both fields by using solutions and methods of its own
fields in other fields. The fact that the main elements are space has made the
interaction of the branches of cinema and architecture art inevitable. Architecture
and cinema in parallel with the existence of cinema, are influenced by each other
with different perspectives and approaches in line with the developing world and
cultures. While architecture uses the visual power of cinema, spatial design
alternatives and reality, cinema uses architecture as a means of making cinematic
sense.
In this study, apart from generally examining the concept of space in
architecture and cinema, it has been studied on short films which are not
considered independent of cinema. Short films which have to pass a story or
fiction to the audience in a short time have to load more intense meanings to the
times they use because of this situation. Therefore, each element of the film
becomes more important. The concept of space, which is the most basic visual
element in movies, is also one of the leading ones. In this study, four short feature
films, which awarded at important festivals in Turkey, which are selected as an
example by literature research, were analyzed using Christian Metz's semiotic
analysis method.