Giresun Osmanlı hakimiyetine girdikten kısa süre sonra en belirgin nüfus Türklerin elinde olup,
gayrimüslimler ise millet sistemi çerçevesinde varlıklarını devam ettirmişlerdir. Osmanlı
Devleti’nde baş gösteren milliyetçilik akımı Giresun Rum ve Ermenileri de etkileyerek ayrılıkçı
faaliyetlere başlamışlardır. Bu ayrılıkçı faaliyetlerde kilise ve misyonerler önemli bir rol
üstlenmiştir. Bununla birlikte 1839 Tanzimat fermanı ve 1856 Islahat fermanlarının ilan
edilmesiyle Osmanlı Devleti’nin gayrimüslim politikalarında ve kiliseye yönelik tavırlarında
değişim yaşanmıştır. Bu değişim gayrimüslimlerin kilise açma ve restorasyonu gibi talepleri
çoğaltmış ve bu durum Giresun kazasında da belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştır. Giresun
kazasında gerçekleşen yeni kiliselerin inşası ve restorasyonu ile çan kulelerinin yapılması kilise
ve misyonerlerin faaliyetleri sonucunda yoğun bir şekilde gerçekleşmiştir. XIX. Yüzyılın
sonlarına kadar Giresun kazasında Hristiyan nüfus olarak sadece Rum ve Ermeniler karşımıza
çıkmaktayken XX. Yüzyılın başlarından itibaren Katolik ve Protestanlık mezhebine mensup
nüfuslar gelmeye başladığı tespit edilmiştir. Ayrıca Giresun kazasına misyonerlik amacıyla gelen
metropolit ve yabancı devletler kilise ve okul kurumlarının açılmasında önemli bir rol oynayarak
aktif bir faaliyet göstermiştir. Misyonerlerin faaliyetleri sonucunda Rum ve Ermeniler Birinci
Dünya Savaşını fırsat bilerek ayrılıkçı faaliyetlere başlamışlardır. Aynı yüzyılda Giresun
kazasında gayrimüslim tebaanın mektepleşme sayısının da arttığı görülmektedir. Mektepleşme
sürecine kiliselerin etkisi olduğu gibi yine bölgeye misyonerlik amacıyla gelen metropolitlerde
önemli bir rol üstlenmektedir. Nitekim Giresun’da yaşanan ayrılıkçı faaliyetlerin gelişmesinde
kilise ve metropolitlere bağlı okullar etkin bir rol oynamıştır. Bu durum kiliselerin işlevini
değiştirerek ayrılıkçı faaliyetlerde kullanılacak silahların saklandığı bir depo vazifesini
üstlenmiştir.
Shortly after Giresun came under Ottoman rule, the most prominent population was in the hands
of the Turks, while non-Muslims continued their existence within the framework of the millet
system. The nationalist movement that emerged in the Ottoman Empire started separatist
activities by affecting the Greeks and Armenians of Giresun. Church and missionaries played an
important role in these separatist activities. However, with the declaration of the 1839 Tanzimat
edict and the 1856 Islahat edict, there was a change in the non-Muslim policies and attitudes of
the Ottoman Empire towards the church. This change has increased the demands of non-Muslims
such as opening and restoring churches, and this situation has clearly emerged in Giresun district.
The construction and restoration of the new churches and the construction of the bell towers in
Giresun district took place intensively as a result of the activities of the church and the clergy.
XIX. Until the end of the century, only Greeks and Armenians appeared as the Christian
population in Giresun district. It has been determined that since the beginning of the century,
populations belonging to the Catholic and Protestant sects began to arrive. In addition,
metropolitan and foreign states that came to Giresun for missionary purposes played an important
role in the opening of church and school institutions and showed an active activity. As a result of
the activities of the missionaries, Greeks and Armenians started separatist activities, taking
advantage of the first world war. In the same century, it is seen that the number of non-Muslim
subjects in the Giresun township increased. Churches played an important role in the process of
schooling as well as the metropolitans who came to the region for missionary purposes. As a
matter of fact, schools affiliated to churches and metropolitans played an active role in the
development of separatist activities in Giresun. This situation changed the function of the
churches and assumed the task of a warehouse where the weapons to be used in separatist
activities were kept.