Abstract:
Modernleşmeyi yaşayan toplumların içinde bulunduğu durumlardan bir tanesi değişen kültürel yaşantının meydana getirdiği huzursuzluklardır. Geleneklerin değişimi ve kırılganlaşması, her şeyin iç içe geçmesi, kültürün bir endüstriye dönmesi ve küresel ölçekte bir genişleme
yaşaması, yerel kültürel alışkanlıkların değişmesi gibi olgular toplumların içinde bulunduğu
belirsiz ortamın özeti gibidir. Günümüzde hala toplumların gündelik yaşantılarını kurgulayan
araçların modernleşme ve sonrası etkilerin zorlamalarını hafifletecek ve hatta değiştirecek
önerilerde bulunmaya çalıştıkları görülebilir. Günümüzde de devam eden kültür üzerine dü-
şünmenin ana temaları olarak kültürün endüstrileşmesi, bireyin tüketiciye dönüşmesi ve
metaların sadece ihtiyaçlar değil arzular üretği gibi fikirler hala geçerli görünmektedir. Kültür üzerine kimi düşünceler kötümser bir tonla her şeyin kültür içinde değersizleştiğini öne
sürerken başka bir yaklaşım kültürün bir tür ideolojik aygıta dönüşmüş olsa da içerisinde
yeni potansiyellerin olduğu öne sürmektedir. Bu tartışmaların çok yönlü olguları içinde ise
sanat esaslı konulardan birisini oluşturmaktadır.
Bu çalışma yirminci yüzyılda kültür üzerine üretilen anlatıları ele alma ve sanatın konumunu
bu anlatılar içinde düşünme amacındadır. Çalışma Adorno’dan Baudrillard’a bir dizi düşü-
nürün fikirleriyle, avangard sanattan günümüz sanatına örnekler ve içerdikleri önermelerle
meydana getirilecektir. Sonuç olarak da sanatın günümüzdeki konumu hakkında bir değerlendirmede bulunacaktır.