After the World War II different movements came out in the area of cinema. One of them is fiction films which looks like documentaries. These productions which neo-realism dominates used the cities which ruined by war as set without a need of building new ones. In this way the destructive effect of war becomes décor to the films and the experience that it gave had been rebuilt. Neo-realism became a resource to outstanding productions of some directors from Italy to France, from Germany to Sweden. In these productions the effect of wartime documentaries can easily be seen. In this period, poetic expression is another trend in documentary productions. In these productions main thema is the beauties around the surroundings of directors’s lives instead of focusing on demolition caused by war, humanity tragedy and the losses. This poetic approach in documentary films is being observed during World War 2 and after the war. The subjects that the directors work vary from natural beauties to work life productivities.
We can easily observe that the productions of the filmmakers who made their films in the framework of poetic expression are short films and made by themselves.
This paper deals with the trace of poetic expressions in the frame of Bert Haanstra’s productions as a fiction and documentary filmmaker. Whom he begins his career as a painter and then interested in photography takes part among the poet directors. Examining the documentaries of Haanstra in a detailed way gives important clues
about realizing the way of poetic expression.
İkinci Dünya savaşının sona ermesinin ardından sinemada farklı akımlar ortaya çıkmıştır. Bunlardan bir tanesi belgesel yapımlara benzeyen kurmaca filmlerdir. Yeni gerçekçiliğin hâkim olduğu bu yapımlar setlerin inşa edilmesine ihtiyaç duymadan savaşın yıkıma uğrattığı, harabe haline gelen şehirleri mekân olarak kullanmıştır. Böylelikle savaşın yıkıcı etkisi filmlere dekor olmakta ve yaşattığı deneyim yeniden inşa edilmektedir. Yeni
gerçekçi akım İtalya’dan Fransa’ya, Almanya’dan İsveç’e yönetmenlerin çeşitli ses getiren yapımlarına kaynaklık etmiştir. Bu yapımlarda savaş zamanı belgesellerinin etkisi görülmektedir. Bu dönemde görülen bir diğer akım da belgesel yapımlarda görülen şiirsel anlatımdır. Savaşın getirdiği yıkıma, yarattığı insanlık dramına ve yaşanan kayıplara odaklanmak yerine bu yapımlarda, yönetmenlerin yaşadıkları çevredeki güzelliklerin ana tema olduğu görülmektedir. Belgesel filmlerdeki bu şiirsel yaklaşımın
İkinci Dünya savaşı sırasında çıktığı ve sonrasında da devam ettiği görülmektedir. Yönetmenlerin işlediği konular da çevrelerindeki doğa güzelliklerinden çalışma hayatının üretkenliğine doğru çeşitlilik göstermiştir. Şiirsel anlatım çerçevesinde yapımlarını gerçekleştiren yönetmenlerin filmlerini genellikle tek başlarına gerçekleştirdikleri ve bunların kısa filmler oldukları görülmektedir. Bu bildiri, şiirsel anlatımın izlerini Hollandalı kurmaca ve belgesel film yönetmeni olan Bert Haanstra’nın yapımları çerçevesinde ele almaktadır. Kariyerine ressam olarak başlayan ve fotoğrafla ilgilenen yönetmen,
gerçekleştirdiği yapımlarla şair yönetmenler içerisinde yerini almaktadır. Haanstra’nın belgesel yapımlarını detaylı bir şekilde incelemek belgesellerde şiirsel anlatımın nasıl gerçekleştirildiği konusunda önemli ipuçları vermektedir.